TUGİ ÇELEBİ
MUSİBETNAMESİ VE
GENÇ OSMAN’IN KATLİ…..
Büyük Hun
İmparatoru Mete icat ettiği Islık Çalan Ok ile babasını, kendisine bağlı özel
bölüklerle birlikte katl ederken kendisiyle başlayacak olan Türk devletleri
askeri darbeleri sonucunun nereye kadar gidebileceğini acaba düşünmüş müydü?
Mete bunu
düşünmese bile ok yaydan çıkmıştı bir kere, hatta kendisi gibi ustaca ok
kullanabilen ırkdaşı Sultan Osman’ın Farisi mahlası almasına katkıda bulunan
okçuluğu, iç oğlanlarını kimi zaman zevkten kimi zaman gazaptan deldiği
zamanlara giden yolda; Askeri İsyan ve Darbelerin anatomisini çıkarmak tarih
ilmiyle uğraşanları geçmişte de günümüzde de meşgul eyler bir duruma düşürdü.
Sultan Osman
payitahtı olan Konstantiniye’de tarihten hiç ders almış mı idi?
Zira bu darbe geleneği sadece Türklerden değil
bu şehri aldıkları Doğu Roma’dan da geliyordu.
Onlarca
İmparator’un şeceresini döktüğünüzde kimi gözleri kör edilerek, kimi hamamda,
kimi savaş dönüş yolunda, kimi yemek masasında bir darbe bir isyan ve suikast ile
ortadan kaldırılmışlardı.
İşte İsyan
ikliminin kol gezdiği bu topraklarda Darbe olgusu yeni değil geçmişten gelen
bir gelenek gibiydi.
36
padişahtan,12’sinin İsyan ve Darbe ile hal edildiğini düşünürsek bu konunun ciddiyetinin
farkına varmış oluruz.
Bunca isyan ve darbe ile bu kadar Padişah’ın
tahtından olması ve bazılarının ölümü ile sonuçlanan isyanlarda nasıl olurda
ikinci Roma denilen Osmanlı ayakta kalabilmiştir? Bu daha ayrıntılı irdelenmesi
gereken bir konu olarak karşımızda durmaktadır.
1622
Mayıs’ının 18’inde yaşanan isyan Osmanlı tarihinin sonuçları itibariyle en
uğursuz en kötü biten ve günümüze kadar sirayet eden sis perdesine bürünmüş ölüm
anı ile hala tartışıladuran bir konudur. Baştan açıklamak gerekir ise ölüm anının
griliği konusunda, birincil olarak addedilen ve geçerliliğini koruyan günümüz
kaynaklarında ölüm sebebinin üstünün örtülmesi veya başka türlü anlatma eğilimidir.
Ama güneş balçık ile sıvanamamıştır bu çok değerli tarihçilerin Naima, Tugi
Çelebi, Solakzade, Hasan Beyzade, Kâtip Çelebi ve hatta Hammer gibi kaynakları
görmemiş olmaları ihtimal dâhilinde değildir öyle olsa bugünkü kitapları
yazamazlardı bu sıraladığımız tarihçi veya müelliflerin hepsi Sultan Osman
olayını öyküsel, duygusal hatta görgü şahidi olarak anlatmışlardır.
Sadece biz
iyi niyetle, yeni tartışmalara girmemek veya kendilerini tartışmaya açmamak
için günümüz birçok tarihçinin bu saptırmayı yaptıklarını varsayabiliriz.
Sonucu
devleti ve kurumlarını çok yaralamış günümüz insanını da duyduğunda oldukça
üzmüştür.
İşte biz bu
uğursuz Darbe girişimine bir ana kaynaktan bakacağız, bir görgü şahidi bize yol
gösterecek;
Kaynaklarda
Hüseyin nam Tugi Çelebi olarak geçen bir Solak askerinin halk dili ile yazdığı
basit ama önemli kitabından yola çıkarak Yedikule Zindanında son bulan hikâyesini
bütün o yukarıda saydığımız Müellifler kaynak olarak kullanmışlardır.
Sicil-i
Osmani kaydında kısacık birkaç cümle ile geçilen Tugi Çelebi’nin,
Franz
Babinger Osmanlı Tarih Yazarları ve Eserleri kitabında, birkaç kaynaktan
beslenerek, divan kâtibi veya Solak olarak kimliğini netleştirirken eserinin
hangi kütüphanede hangi yazmalarının saklandığını ve eser adını aydınlığa
kavuşturan bir madde yazmıştır.
Hüseyin Tugi
Çelebi’yi kendi zamanına ait devrin âlim veya ileri gelen müellifleri anlatmayan
kaynaklar olsa da, bıraktığı eserin sonunda o kendisinden bahsetmektedir.
Osmanlı
askeri sisteminin içinde önce Yeniçeri daha sonrada Solak olarak yer alan
Hüseyin, şiirleri için kendine bulduğu Tugi ismi ile günümüzde şöhret
bulmuştur.
Belgrad
devşirmesi olduğunu, babasının da Yeniçeri olarak hizmet eylediğini kendisin de
kuloğlu kul olduğunu eserinde belirtmektedir.
Üç padişaha
hizmet eylemiş
1.Ahmed,
Sultan Mustafa ve Sultan Osman zamanı ile 4. Murad devrini idrak etmiş birçok
sefer ve Celali İsyanlarının unutulmaz figürü Kuyucu Murat Paşa ile birçok
harekâta da katıldığını kendisinden öğrendiğimiz Tugi bu seferlerden sonra
kendisine Solaklık verildiğini yazmıştır.
Yıldırım
Beyazıt zamanında teşkil edilen Solaklar, Yeniçerilerin 60.61.62.63. Cemaat
ortalarından seçilerek hükümdarın muhafız bölüklerini meydana getiren askeri
sınıftı.
Padişahın
atının sağında giden 4 solakbaşıdan ikisi Padişaha arkalarını dönmemek için
okları sol el ile attıklarından bu isim ile anılır olmuşlardı.
Cesur,
kuvvetli, güvenilir, sözü geçen, boylu boslu Yeniçeriler arasından
seçildiklerine göre Tugi de bu vasıflara sahip biriydi.
Tarihçiliğine
baktığımızda,
Musibetname
adını verdiği eseri kendi gözlemlerine dayandığından Sultan 2. Osman ve akli
dengesi yerinde olmayan 1.Mustafa devrini yazmak isteyen tüm tarihçiler bu
eseri kullanmışlardır.
Hacı Kalfa
(Kâtip Çelebi), Solakzade gibi birçok geçmiş dönem ve Halil İnalcık gibi
günümüzün birçok değerli tarihçisi ondan yararlanmışlardır.
Sultan Osman
vakası gelişim evresi itibariyle genç ve deneyimsiz Sultan’ın inadı ve
kıyıcılığına bağlanan bir durumdur.
On sekizinci
Osmanlı Sultanı olarak tahta 1604 de çıkan Osman;
Çok kısa süre tahtta kalmış eğitimli, kılıç ve
yayını çok iyi kullanabilen yenilik peşinde olan atalarının özellikle fetih
geleneğini devam ettiren dedelerinin izinden gitmek isteyen yeri geldiğinde
gaddar ve gazaplı bir portre çizmektedir.
Payitahtı
Bursa’ya taşıma, eşlerine nikâh kıyma, yeni bir ordu düzenleme gibi bazı
gelenek ve nizama karşı görüşleri ile beraber geceleri kılık değiştirip içki
içenleri şiddetle cezalandırması, karakol görevi yapan eski yeniçerileri
dağıtması, askeri sınıflardan içki içenleri kürek ve taş gemilerine vurması,
Hotin seferinde askerlere baştan dağıtılan bahşişin sonradan aralarına
katılanlara vermemesi, yakalanan Kazak esirleri acımadan çengele asması, okla
gözlerini çıkarması, kendisine hediye edilen fillere çiğnetmesi bazılarını
bellerinden ikiye böldürtmesi gibi tuhaf öldürme dürtüleri asker ile ulema tarafından
nefret ve efsaneler karıştırılarak anlatılmış nihayetinde bu anlatılanlarda
sonu olmuştur.
Günümüzde
bile şehit veya mazlum sıfatları ile anılan bu Genç Sultanın uygulamaları
akıbetini özetlemesi açısından önemlidir ki o devir bazı seyahatnamelere de yansımıştır,
bir İngiliz gözlemci Sultan Osman’ın halk tarafından da sevilmediğini belirtmiştir.
İşte bu
ahval içinde yaşananlar sonunu yavaş yavaş hazırlarken hac ziyaretine gitme
isteği bardağı taşıran son damla olmuştur.
Peçevi
‘’tabur cenginde meksür olduğuna’ ’üzülüp bunu askerin güvensizliğine
bağladığını ve bu duygular ile hacca gitmeye niyetlendiğini yazarken
Karaçelebizade de askere kırgın olduğu için hacca gitmek istediğini belirtir.
Bu
Anadolu’dan ve Mısır diyarından asker toplama şayialarına yol açmış nihayetinde
büyük bir isyan patlak vermiştir.
Venedik
raporlarına göre Esad Efendi hac ziyaretinden vaz geçmesini bir cami
yaptırmasının daha hayırlı olacağını belirttiğini yazar zaten ulema da hac
olayına karşıdır Genç Sultan ikna edilir gibi olmuşken gördüğü bir rüya üzerine
tekrar faaliyete başlaması geri dönülmez olayların başlangıcı olmuştur.
Kendilerine
verilen arpalıkların kesilmesinden (Sultan kesmişti sadece Ömer Hoca adındaki
Zat’a güveniyordu)rahatsız olan ulema, ocaklarının geleceği olmadığını düşünen
kul taifesi birleşmişti. Sultanı bu işlere sevk ettiği düşünülen Süleyman ağa
ve Ömer Efendinin idamını istediler. Sultan Osman bu isimleri vermediği gibi
hac konusunda da düşüncelerinden vazgeçmedi bu esnada sarayda Bostancıların
silahlandırıldığı ve top getirildiği ile ilgili söylentiler tarihinde
isyanların darbelerin ve ölümlerin merkezi At Meydanında toplanan kalabalığı daha
da kışkırttı.
Gençliğin verdiği
güçle serinkanlılığını koruyamadı kendisine gelen uyaran üst düzey yöneticilere
şimdi sizi de dışardakileri de kırarım gibi cümleler ile tehdit ediyordu.
Asilerin
saray kapısı önüne kadar gelmesi kalabalık gruplardan içeriye girenlerin olması
ve Sultan Mustafa’yı isteriz nidaları, ne yapacağını düşünen Sultanın önlerine
Dilaver Paşa ve Süleyman Ağayı atması ile sonuçlandı.
Şeyhülislam
Esad Efendi devreye girerek, asilerin çekilmesini ve bulunduğu yerin çatısı
kırılarak çarşaf sarkıtma marifeti ile dışarı çıkarılan perişan şehzade
Mustafa’nın yerine konulmasını istedi ama etkili olmadı Mustafa’ya artık çoktan
biat edilmişti.
Mustafa da
zaten saraydan çıkarıldı Orta Camine getirildi burada artık güvende olacağı
düşünülüyordu.
Sultan Osman
için kritik saatler başlamıştı devlet ricali ve kul taifesi için sorun büyüktü
artık biat edilen iki Sultan vardı ve biri fazlaydı.
Osman
saraydan ayrılıp Bursa’ya giderek kendini Sultan ilan edecekti Mustafa’nın
durumu ortada idi, bu Deli’nin ne olduğunu yakın zamanda anlayacaklar ve
kendisine taht yolu tekrar açılacaktı.
Ama sahilde
bir kayık bile bulunamadı saraydan ayrılamadı Yeni çeri ağası Ali Ağanın
konağına gece yarısı gidip Yeniçerileri ikna etmesini istedi oda sığınma talep
ediyordu.
Ali Ağa
ertesi gün orta caminde tam konuşmaya başladı ki onu da parçaladılar.
Nihayetinde
Sultan Osman olduğu yerden çıkarıldı bu hazin bir sahne idi ne üstünde düzgün
bir kılık ne de sarık vardı hakaretler ederek, küfürler savurarak sarkıntılık
ederek Orta Camine getirdiler.
Asiler tarafından
Sadrazam lığa getirilen Kara Davud paşa burada Osman’ı boğmaya kalkmış lakin
engellenmişti.
Aynı gün
öğleden sonra bu sahne tekrar edecekti. Öğlen Sultan Osman Yedikule
Zindanlarına sevki gerçekleşti yolda ağlıyor feryat ediyordu, kendisine karşı
adi davranışlar bu sevk esnasında da gerçekleşti.
20 Mayıs
1622 günü öğleden sonra Yedikule’de Sultan Osman ölmemek için direnirken en son
yumurtalıklarına yapılan hareket neticesinde etkisiz kılınıp öldürülmüştür.
Kara Davud Paşa’nın kulağını kestirerek Mustafa’nın Anasına götürdüğü birkaç
Kul’unda yüzüğü için parmağını kestiği Sultan Osman’ın ölüm sonrası da çilesi
bitmemiştir, Tarihin Arka Odası isimli programda sandukası bazı işlemler için
açıldığında başının da kesik olduğu ile ilgili bir bilginin seyirci ile
paylaşılması Osmanlı Hanedanı ‘nın karşı karşıya kaldığı en feci Sultan ölümünü
doğurmuştur.
Birçok
isyanının yaşandığı payitaht Sultan Osman’ı da bitirmiş Halil İnalcık’ın
Tagayyür Ve Fesat kitabında da belirttiği gibi Ağalar saltanatının başlamasına
neden olmuş, Kösem Figürü ortaya çıkmış ve saltanat yeni isyanlara ölümlere ve
bunalımlara doğru sürüklenmiştir.
Sultan
Osman’ın ölümü bugün halen tartışılmakta ve ölüm sebebi üzerine konuşmalar kimi
zaman TV lerde veya popüler yazılarda devam etmektedir.
Ama birincil
kaynak kullanımı nedense en son akla gelen olgudur sadece bir makale veya bir
maddeyi ele alarak insanların karşılaştırma, tenkit ve çeşitli kaynakları
taramadan yaptıkları konuşmalar veya yazıları Tarihe büyük zarar veren en
önemli sorundur.
KAYNAKÇA
MUSİBETNAME (HÜSEYİN TUGİ ÇELEBİ TTK YAYINLARI)
OSMANLI
TARİH YAZARLARI VE ESERLERİ (FRANZ BABİNGER)
YAŞAMLARI
VE YAPITLARI İLE OSMANLILAR ANSİKLOPEDİSİ (YKY )
SİCİL-İ
OSMANİ (MEHMET SÜREYA TARİH VAKFI YURT YAYINLARI)
NİCOLAE
IORGA (OSMANLI TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ YEDİTEPE YAYINLARI)
OSMANLI
TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ (İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞILI TTK YAYINLARI)
DEVLET-İ
ALİYYE OSMANLI ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR 2 TAGAYYÜR VE FESAD (HALİL İNALCIK İŞ
BANKASI YAYINLARI)
OSMANLI
PADİŞAHLARI (REŞAT EKREM KOÇU ANA KİTABEVİ)
ASKERİ
İSYANLAR VE DARBELER (ERHAN AFYONCU –UĞUR ÖNAL YEDİTEPE YAYINLARI)
İSLAM
ANSİKLOPEDİSİ 2.OSMAN MADDESİ (FERUDUN EMECEN)
NAİMA
TARİHİ (ZUHURİ DANIŞMAN)
Yorumlar
Yorum Gönder